
Post Modern Yeni Dünya Düzeni
Değerli okurlar,
1000 yıl devam edeceği iddiasıyla TSK içinde çöreklenen bazı unsurların etkisi ile yapılan 28 Şubat 1997 post modern darbesi, halkımızın oyları
ile seçilerek iktidara gelen Refahyol hükümetini devirerek sona erdirmişti. Ancak darbecilerin bu talihsiz çağ ve akıl dışı eylemi 1000 yıl yerine sadece 5 yıl sürmüş ve halkımız ezici bir üstünlükle Ak Parti’yi iktidara getirerek demokratik mücadelemizde çok önemli yeni bir dönemi başlatmıştır. Darbecilerin yargılandığını ve cezalandırıldığını görme bahtiyarlığını yaşıyoruz. Milli Düşünce gazetemizin yayına girdiği bu 28 Şubat tarihinde darbeye karşı direnerek şahsiyetli bir duruş sergileyen merhum Sn. N. Erbakan’ı, merhum Sn. M. Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını minnet ve rahmetle anıyoruz.
Demokrasi tarihimizin ve TC Anayasası’nın bir türlü sağlıklı yapıya ulaşamadığı 20 yıla varan Ak Parti iktidarında bile, darbe heveslisi iç ve dış destekçileri, halkın iradesini engellemeye yeltenmekten hiçbir zaman geri durmadılar. 2007 e-muhtırası ile yine TSK içinde bulunan bazı unsurlar ve 367 krizi ile parlamentoda ortaya çıkarılan suni yargı krizi Cumhurbaşkanlığı seçimini çıkmaza sokulmuştur. Ortaya çıkarılan bu engel, erken seçimle düzeltilmiş ve yeni parlamento ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin yolu açılmıştır. Halk tarafından ezici bir çoğunlukla 2014’te 12.ci cumhurbaşkanı seçilen Sn. R. T. Erdoğan yapılan anayasa değişikliği ile 2018 de tekrar Cumhurbaşkanı seçildi ve yeni anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini hayata geçirmiş oldu.
Amma 15 Temmuz 2016 da Fethullahçı terör örgütü yine TSK içinde kümelenen yandaşları sivil iç kadroları ve dış desteği ile büyük bir darbe teşebbüsünde bulundu. Ancak, Sn. Cumhurbaşkanımız R. T. Erdoğan dirayetli duruşu ile halkımıza önderlik ederek sivil asker ile el ele vererek topyekûn millet ayağa kalkmış ve yapılan darbe teşebbüsü akamete uğratılmıştır… ABD başta olmak üzere bir kısım dış güçler, bu darbenin başarısı için içerideki yandaşları ile yıllarca hazırlık yapmışlar, ancak halkın seçtiği iktidar ve. onun lideri aziz milletimizle el ele vererek kararlılıkla bu hain darbe teşebbüsünü Allah’ın izni ile önlemeyi başarmıştır.
Dünya, Türkiye’nin öncülüğünde Dünya, Türkiye’nin öncülüğünde yeni bir düzenin kuruluşuna çok yakında şahit olacaktır. Bu düzen hiç şüphe yok ki post modern bir vahşet düzeni olamayacaktır.
Dış güçler ve emperyalist odaklar dünyadaki emellerinden geri durmaksızın el ele vererek çalışıyorlar. Gazetemizin yayına hazırlandığı bu saatlerde bile bizdeki ABD destekli darbenin benzeri bir olayla karşı karşıyayız. Rusya, insanlık, hak ve hukuk dışı bazı gerekçeler öne sürerek koskocaman 45 milyon nüfuslu Ukrayna’yı 4 günden beri
acımasızca bir hava ve kara saldırısı ile işgale yeltenmiş bulunmaktadır. Ukrayna halkı liderleri Zelensky öncülüğünde çok ciddi bir karşı direnişle aynen bizdeki 15 Temmuz duruşuna benzer bir irade ile ülkelerini savunmaktadırlar.
Türkiye her ne kadar tarafsız kalmayı açıklasa da azgın Rus Çarı Putin’in Türkiye ve Türk Dünyası üzerindeki emelleri, Karabağ, Suriye, Libya ve Kazakistan’daki operasyonlar, zalimce işlenen cinayetler ve öldürülen yüz binlerce Müslümanın katili olarak bize göre en büyük düşmanların safında yer aldığı cümlemizce malumdur. Bu yüzden gizli ya da açık her türlü destek Ukrayna’ya verilmeli, ekonomik siyasi askeri ve bilimsel alanlarda daha da ileri düzeyde işbirliği ve desteğimiz devam etmelidir.
Bizdeki post modern darbe nasıl ki beş yıla varmadan mum gibi söndü ise, 15 Temmuz hain darbesi nasıl püskürtüldü ise umarım Ukrayna’daki bu post modern işgal dönemi akamete uğrayacaktır. İnsanlık düşmanı, hak hukuk tanımayan medeniyetten nasipsiz bu canavar ruhlu güçler er geç mağlup edilecektir. Artık insanlık uyanmaktadır, küfür ve zulüm Gayretullah sınırına gelmiş dayanmıştır. BM beş daimî üyesi veto haklarını bu kadar acımasızca kullanacakları günler artık sayılıdır.
Sayın Cumhurbaşkanımız R. T. Erdoğan, “Dünya 5’ten büyüktür” derken işte tam da bu hedefi insanlığa göstermektedir. Dünya, Türkiye’nin öncülüğünde yeni bir düzenin kuruluşuna çok yakında şahit olacaktır. Bu düzen hiç şüphe yok ki post modern bir vahşet düzeni olamayacaktır. Hak ve adaletin üstün tutulduğu insanlığa gerçek medeniyet normlarına göre hizmet verildiği, insanlığın düşmanı her türlü ideolojiye yer verilmeyen bir yeni dünya düzeni kurmak zorundayız.
100 yıl önce kurulan bu vahşet düzeni aslında en büyük darbeyi Türk ve İslam dünyasına indirmiştir. Batıda İngiltere’nin, doğuda ise Rusya’nın başını çektiği bu düzen en büyük engel gördüğü Osmanlıyı, Dünya sulh ve adalet düzeni ile Hilafeti yıkmayı hedef tahtasına koymuştur.
Güney Asya ve Hindistan Müslümanları hilafet tehlikede diye milyonlarca altın toplayıp bir kısmını Rothschild Bankası ile Anadolu’ya göndermiş aynı şekilde Orta ve Kuzey Asya’daki Buhara’ya bağlı hanlıklar, topladığı milyonlarca altın ve rubleleri Bolşevikler yoluyla yine kısmen Anadolu’ya göndermişlerdir.
Ancak bu kadar muazzam para ve silah desteği; İslam dünyasının hamisi Halife ve Hilafet kurumunu İngiliz boyunduruğundan kurtarmak amacıyla mücadele ettiğini deklare eden Ankara’da yer alan Millî Mücadele kadrolarına teslim edilmiştir. Maalesef bu kadrolar; hepimizin bildiği üzere bırakın Hilafeti ve Halifeyi kurtarmayı, sonrasında Hilafet kurumunu ilga etmiş, memleketlerinde yaşamaları çok görülerek Osmanlı ailesine mensup fertlerinin tamamı kadın ve çocuk ayırt etmeden bütün fertleri sınır dışı edilerek sürgün edilmiştir. İngiltere öncülüğünde yağmalanan Osmanlı Mirası kendi nesli ile tarihin karanlık dehlizine gömülmek üzere; dini, dili, alfabesi ve topyekûn en mukaddes değerlerine tasallut edilerek tahrip edilmiştir.
Geçmişle bağlarının kopartılarak mankurtlaştırılmış yeniden bir millet yaratma safsatalığı ile dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir soykırıma maruz bırakılmıştır. Dilinin, alfabesinin ve kültürünün ırzına geçilmiştir. İşin acı yanı da bu mazlum milletin hakkını hukukunu koruyacak hiçbir güç sağ bırakılmamış, taammüden imha edilmiştir. Binlerce yıllık kültür ve medeniyet birikimi olan ve hala dünyadaki pek çok problemin çözümü için başvurulan Osmanlı evrakı ve arşivine bile en acımasız bir hayvani ihtirasla saldırılmış, tahrip edilmiş kenarda köşede kalanı ise Bulgarlara hurda kâğıt fiyatına zamanın sapık ve canileri tarafından satılmıştır.
Peki, Ruslar ne yapmışlar? Bu arada onlar da Orta, Ön ve Kuzey Asya’da bulunan Türk Millet ve topluluklarını aynı tahribat anlayışı ile dil, kültür, alfabe kıyımı ile esaret altına alınarak madden ve manen iğfal edilmişlerdir. Türk-İslam dünyasındaki bu tahribat tarihin, insanlığın ve medeniyetin en alçak, en vahşi ve en yıkıcı yüz karasıdır. Ne yazık ki, öyle bir dezenformasyon uygulanmış ki bu tahribatı ve yıkımı yapan beşinci kol gibi çalışan riyakârlar, kendi yazdıkları yalan tarihlerle kahraman ve kurtarıcı ilan edilmişler ve yeni nesillere böylece kabul ettirilmişlerdir. Yeni nesiller aslında metazori olarak hayat ve memat uğruna bu yalanlara kanmak zorunda bırakılmıştır.
Bir milletin dili ile oynamak, alfabesini değiştirmek, tarihini, kültürünü yok sayarak onu yeniden yaratmaya kalkışmak, insanlık için en büyük cinayet değil midir?
İşte değerli okurlar! Bu sayımızda dil ve düşünce dünyamızın sorunlarını ortaya koyduk. Değerli fikir ve düşünce dünyamızın yazar ve düşünürlerin, görüş ve düşüncelerini sizlere sunduk. Türk Dünyası ve ülkemiz neden fikir, kültür ve sanat alanında olması gereken yerde değil? Harf inkılabı, dil ve kültür devrimi, bu alanda yaptığı yıkım ve tahribatın boyutu nedir? Bizler aziz milletimize ve gelecek nesillere bunun hesabını nasıl vereceğiz? Buna sebep olan amilleri, kişi ve kuruluşları en azından teşhis ve teşhir etmek zorunda değil miyiz? Her namuslu ve mankurtlaşmamış Türk Aydın’ı bu önemli soruları önce kendine sonra da diğer her kim ise onlara sormak zorunda değil midir? Ancak böylelikle fikri namusumuzu ve şahsiyetimizi en azından karınca kararınca korumuş ve kurtarmış olmanın vicdani sorumluluğunu yerine getirmiş oluruz.
Bir hatırlatma: İstanbul Düşünce Enstitüsü birikimi olarak yayınlanan “Milli Düşünce” gazetenizin tanıtımı ve şimdiye kadar yayınlanan sayılarını basılı olarak dağıtılacağı bir toplantıyı epeyce bir süreden beri planladığımız halde gerek pandemi ve gerek kış şartları nedeniyle iki sefer ertelemek zorunda kaldığımızı belirtmek isterim. İnşallah gelecek sayı öncesi bu konuda sizlere bilgi verilecektir. Daha nice gelecek sayılarda fikir ve düşünce hayatımıza hizmet etme yolunda buluşmak umuduyla saygı ve muhabbetlerimle.
Mustafa Şatıroğlu
Dil Devrimi Ve Latin Harflerinin Kabulü İslam Medeniyetinin Tasfiyesidir – Ahmet Doğan İlbey
Ayrılmaz İkili: Güneş Dil Teorisi Ve Türk Tarih Tezi – Yaşar Gören
Allah’a Varan Yol, dil – Süreyya İyilik
Comments are closed here.