
“Milli Ekonomi Modeli” …
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar bir türlü kırılamayan faiz, döviz ve enflasyon kısır döngüsü gelmiş geçmiş her hükümetin anakronik sorunu… Bunca zaman halkımız neden bir türlü refah seviyesini ve gelir adaletini sağlayamıyor?… Zenginin daha zengin ve fakirin daha da fakirleştiği bu hastalıklı düzen daha ne kadar sürecek?..
Ülkemizin para sermaye mal ve kaynaklarının toplandığı ve yönlendirildiği güç odakları üzerlerine düşen toplumsal sorumluluğa sahip mi?.. Uygulanagelen para sermaye ve ekonomi politikaları bunca zamandır neden muntazam bir yol bulamamışlardır?.. Her vatandaşımız bu ana sorunların sebep ve sonuçlarını öğrenme hakkı olmalı ve topyekûn ülke kaynaklarına sahip çıkarak sorunlarına ve çözümlerine ortak olmayı ve üzerine düşeni yapmayı nasıl başaracaktır? Ancak başta sorumlu yöneticiler ve devlet erkanı hep birlikte sahip olduğumuz kaynakların halkımızın ortak birikim ve değerleri olduğunu bilerek hiçbir israfa ve lükse meydan vermeden halkın yararına göre kullanarak çok ciddi bir tasarruf seferberliğini başlatmak zorundadır.
Bir yerlerde acaba kara delikler mi bulunmaktadır?.. Neden bir türlü iki yakamız bir araya gelmiyor?.. Nice büyük devlet
geleneğimizden binlerce yıl sonra “yeniden yarattık” diye kurulan devlete giydirilen gömlek, bünyeye ya dar gelmekte ya da kalıp hatası bulunmaktadır. Üzerimize giydirilerek iliklenen gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince peşinden gelen düğmeler de haliyle bir işe yaramamakta ve yıllar boyu bünyemizde sırıtıp durmaktadır… Bir bakıyorsunuz Sn. Cumhurbaşkanımız faiz enflasyon politikalarının bir türlü beklenen neticeyi sağlamayınca bize göre Nass’lara uymayan tedbirler işe yaramaz diyebilmekte ve işin can damarına dokunabilmektedir. Meselenin köküne inmeden gerçek problemin teşhisini koymadan hakiki bir tedavi yapma imkânı elbette bulunamaz…
Problemin ana kaynağını TC’nin kuruluşundan itibaren aramak zorundayız…Cennet mekân Sultan Abdülhamit Han’ı Selanik’ten gelerek deviren ittihatçı çeteler, 5 milyon kilometrekarelik büyük vatan toprağımızın sadece 1/6 sına razı olarak son devletimizi kurmayı büyük bir kurtuluş ve zafer olarak hala kutsamaktadırlar… Yeni nesiller ne olup bittiğinin gerçek sebep ve sonuçlarını ne yazık ki hala bilememektedir…
“Milli Düşünce Gazetemiz” yakın tarihe ışık tutacak belgelere dayalı çok önemli bilgileri bu sayıda da gözler önüne sermektedir. Büyük vatan kurtarıcılarının neyin pahasına ne yaptıklarını bilmek hakkımız değil mi?.. Dünya Müslümanlarının Devlet-i Aliye’yi ve Hilafeti kurtarmak, onun mana ve mefhumunu ayakta tutmak için gönderdikleri milyonlarca altınlar ve masum Anadolu İnsanının canını dişine takarak yaptığı insan üstü fedakarlıklar kimlere emanet edilmiş ve bu kutsal kıymetlerle alın teri emekler acaba gerektiği gibi korunabilmiş midir? Neyin
pahasına ezeli ve ebedi İslam ve Türk düşmanlarına terk edilen stratejik değerlerin yer altı ve yer üstü kaynakların bulunduğu topraklar acaba nasıl çıkmıştır elimizden?… Sadece Hint Müslümanlarının ve Buhara Hanlığının Hilafetin korunması ve Devlet-i Aliye’nin kurtarılması için kurtarıcı diye çıkarılan özel kanunlarla korunan şahsiyetlere emanet edilen milyonlar nerede ve kimin için kullanılmış olduğunu bile maalesef yeterince bilmiyoruz… Malum emanetçiler en hafif tabiriyle emanete hıyanet etmemişler midir?.. Devlet-i aliye madem ki yıkılmış ve Hilafet de korunamamışsa o zaman bu emanetler neden sahiplerine iade edilmemiştir?.. Başkent diye belirlenen Ankara’nın nasıl yağmalandığı, kimlere çıkar sağlandığı vatanın gerçek sahipleri fakru zaruret içinde kadın erkek kıvranırken, ittihatçı çetelerin ve Selanik dönmelerinin yeni kurulan devletin bütün kaynakları üzerine nasıl çöktüğünü Cumhuriyet nesilleri acaba biliyor mu? Seküler bir yaklaşım ve ahlaktan yoksun bir anlayışla ekonominin kurulması gerektiği görüşünü halka dayatan bir irade nasıl olurda sağlıklı bir ekonomik düzen ve yapı oluşturabilirdi.?
Aradan 100 yıl geçtikten sonra devletimizin Sayın Cumhurbaşkanı faizle mücadele için Nass’lardan bahsederken, devleti kuran irade Nass’lara savaş açmadı mı?.. Dindar ve ahlaklı olanların ekonomiyi yönetemeyeceklerini, ticaret yapamayacaklarını ve başarılı olamayacaklarını ferman buyurmadı mı? Din ve namusun korunması için canını verenlerin birikimleri ile devlet-i aliye ve hilafetin korunması için büyük fedakarlıklarla milyonlarca altın ve para gönderen Müslümanların varlıkları gönderilme amacına uygun olarak kullanılmamış ve adeta gasp edilerek haram üzerine din ve
ahlaktan yoksun bir iktisadi düzen kurulması için harcanmıştır…Yetmedi… faiz meşrulaştırılmış, milli piyango ismi ile kumar ve kumarbazlık yanı sıra zina bile kurumsallaştırılarak serbest hale getirilmiştir… Başta Ayasofya olmak üzere camiler kapatılmış, ezan ve Haşa Kuran bile yasaklı hale getirilmiştir. Ama bütün bu yıkımlar yapılırken binlerce yıllık maddi ve manevi birikimler yağmalanmıştır. Kimlerce?..: milletimizin düşmanları, ittihatçı çetelerin yakınları, evlatları, masonlar, sabetayist dönmelerle soyadı kanunu ile isimleri ve soyadları sözde Türkleştirilerek aramıza sokulan kripto
Yahudi ve Ermeniler tarafından…
Şimdi ise şükürler olsun Ayasofya açıldı… Faizin haram olduğunu savunan bir devlet başkanımız var. Yeni Ekonomi Modeli diye arayışta bulunan bir kadro iktidarda bulunuyor…Bizce olması gereken Milli ve yerli bir Ekonomi Modeli olmalı… Nass’dan da yeterince ilham alan, sonuna kadar ahlaklı ilkeleri benimseyen, dindar ve maneviyatçı kadrolarla yönetilen bir ekonomi ancak milli olabilir….- Bu samimi gayretin altına herkes imzasını atmalıdır ve elini taşın
altına koyarak gerekli yükü paylaşmalıdır…Yönetim kadrosu da her türlü gösterişten ve şatafattan uzak halkın sevgisini ve itimadını kazanacak fedakarlıkla çalışmalıdır. Hiçbir kesime ve zümreye ayrıcalık tanınmadan ahlak ve adalet ilkesine göre nimetler ve külfetler paylaşılmalıdır. Ehliyetli ve liyakatli olanlar seçilmeli, aranmalı bulunmalı onlar istemese dahi ikna edilerek görevlendirilmelidir… Milli olan, yerli olan ve bizim değerlerimizi, inançlarımızı üstün tutan bir model Milli Ekonomi Modeli olabilir ve Allah’ın izni ile de başarıya ulaşabilir…
Değerli okurlar!..
Milli Düşünce Gazetemiz yazı ailesine çok kıymetli hocalarımız Prof. Dr. Orhan Çeker, Doç. Dr. Süleyman Akdemir ve Sıtkı Abdullahoğlu Beyefendiler katılmışlardır. Ayrıca çok değerli bir kalem erbabı kadim dostumuz Ahmet Doğan İlbey Beyefendi de destek vereceğini beyan etmiştir. Ekonomimizin serüveni ile, yeni devletimizin kuruluş dönemi gerçekleri, hatalarımız ve sevaplarımızla yüzleşerek geleceği sağlam temellere oturtmak amacımız vardır. Gayemiz aziz milletimize İslam Dünyasına ve İnsanlığa yararlı olabilmek, Rabbimizin huzuruna hesap gününe yüzümüzü açık ve temiz
olarak götürebilmektir… Yeni sayılarda buluşmak umuduyla Allah’a emanet olunuz…
Mustafa Şatıroğlu
Genel Yayın Yönetmeni
Faizin Yarattığı Toplumsal Sorunlara Yönelik Alternatif Arayışlar – Doç. Dr. Süleyman Akdemir
Dünyanın En Zengin Generali ve Türkiyenin En Büyük Sanayicisi – Yaşar Gören
Allah Ticareti Helal, Faizi Haram Kılmıştır – Prof. Dr. Mirzahan Hızal
Dünden Bugüne Şeytan ve Dostları – Barbaros Nasün
Kemalizm’in Ankara’sı Resmi Haramilerin Şehriydi – Ahmet Doğan İlbey
Müslüman, Para ve İmtihan – Süreyya İyilik
Comments are closed here.