Millî̇ ve Yerli̇ Düşünce’ ye Bismillah!
Kıymetli saygıdeğer okurlar…!
Milli Düşünce gazetemizin tanıtım sayısını geçtiğimiz mübarek Ramazan Bayramı’nda görüşlerinize sunmanın bahtiyarlığını yaşadık. İlgi ile takip edilen ve oldukça büyük bir beğeni ile karşılanan tanıtım sayımızda kıymetli fikir ve düşünce adamı hocalarımız ve yazarlarımızla milli düşünce ufkumuzu açan sorulara verilen çok değerli cevapları sizlerle paylaştık.
Günümüz Türkiye’sinde hiç şüphe yok ki en önemli arayışların başında yapılması düşünülen yeni anayasa çalışması gelmektedir. Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, yerli ve milli bir düşünce anlayışı ile anayasanın ele alınması ve düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Elbette bu en tabii bir yaklaşımdır ve bizlerde bu amaçla sürece katkıda bulunmayı düşünmekteyiz. Daha önce başlatılan anayasa çalışmaları maalesef milli ve yerli bir düşünce süzgecinden geçirilerek tamamlanamamıştır.
Milli Düşünce gazetemiz yayın kurulunu oluşturan İDE İstanbul Düşünce Enstitüsü 2012 de anayasa uzlaşma kuruluna yaptığımız anayasa teklifini sunmuştuk. Bu teklifimiz başkanlık sistemini esas alan ve beğenilen bir çalışma olup, şimdiki TBMM başkanı Sn. Prof. Dr. Mustafa Şentop Başkanlığındaki anayasa uzlaşma komisyonuna TBMM’de sunulmuştur. Hazırladığımız anayasa teklifi TBMM Başkanı Sn. Cemil Çiçek Bey’in isteği üzerine tüm TBMM üyelerine ayrıca dijital olarak da gönderilmiştir… Maalesef CHP’nin başını çektiği gayri milli fikir düşünce ve siyasi odaklar, bu anayasa çalışmasının tamamlanmasına fırsat vermemişlerdir…
Şimdi ise Cumhur ittifakının oluşturduğu aziz milletimizin beka umudu fikri ve siyasi oluşumlar, Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi ile uyum sağlayacak bir anayasa çalışmasının TBMM’de kabulü için yeni bir süreç başlatmış bulunmaktadırlar. Bu tarihi süreç içinde sorumlu her fikri ve siyasi oluşum üzerine düşen tarihi görevi ifa etmesi ve bu çalışmaya destek vermesi gerektiği aşikardır…
Milli Düşünce gazetesi olarak biz anayasanın tümü yerine fikir ve düşünce dünyamızı adeta ipotek altına alan. “Laiklik” ilkesi üzerinde bir çalışma yapmayı ve anayasa yapıcılarına sunmayı daha uygun ve çok önemli bir görev olduğunu düşündük. Bunun için değerli yazar akademisyen ve düşünürlere sorular sorarak aldığımız cevapları sizlere sunmayı uygun bulduk…
İnsanımızın onuruna, yaratılış gerçeğine, ekonomik, sosyal ,siyasal hayata ve olaylara uyumlu bir ilkeler bütünlüğü içinde nasıl bir anayasa yapılmalı…?.
Laiklik ilkesi ile yaratılışın gerçeği ve ilahi sorumluluklarımız eğer bir çatışma içinde ve sürekli kavga halinde ise tercihimiz ne yönde olacaktır? Sınırlı bir ömür sürdüğümüz bu dünya hayatı gelip geçici değerler üzerinden mi şekillenecektir…?
Özellikle yerli ve milli inanç dünyamıza ve değerlerimize uzak ilke ve yabancı değerler ile nereye varabiliriz.? Kimlik değerlerimizi yeniden düşünmek ve kendimize gelmek zorundayız. Bize dayatılan değerler doğrumu, yanlış mı sorgulamak zorundayız. Milli ve yerli düşünce arayışı ile laiklik ilkesi olmadan insan hakları teminat altına alınamaz, demokratik düzen kurulamaz gibi tezlerin geçerliliği araştırılmalı ve daha doğrusu hazırlanacak yeni anayasada laiklik ilkesine gerek olup olmadığı sorgulanmalıdır.
Bize göre 18.yy. Batı felsefesinin ürünü olan laiklik ilkesi, Türkiye’de yerli ve milli kültürün gelişmesine engel teşkil eden en önemli husustur. İlahi nizama uyarak adil ve ahlaki düzen kuran milletler cihana hâkim olacaktır. Her iki cihanda saadet getiren, kavgadan uzak refah ve mutluluğu inşa edecek bir düzenin kurulabilmesi için maneviyat temeli olmayan batılı değer ve ilkelerden arındırılmış bir bakışa ihtiyaç vardır…
Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlar üzerinden toplum mühendisliği yapılarak topluma verilmek istenen şekil nedir? Yüce Allah’ın iradesi sosyal düzenin kurulmasında belirli olmayacaksa nerede ve ne zaman yer alacaktır.?
Bütün insanlık; insan onuruna ve haysiyetine yaraşır bir sistem arayışı içindedir. Binlerce yıldan beri oluşmuş kimlik değerlerimizin durumu ne olacaktır? Milli benliği oluşturan değerlerden uzaklaşarak halkın kimlik değerlerinden uzak bir ortamda demokrasi, insan hakları ve adalet değerleri inşa edilebilir mi.?
Nasıl ki denizde yaşayan balık sudan çıktığında havada yaşayamıyorsa, kimlik değerlerini kaybeden bir millet de şuurunu kaybederek yok olmaya mahkûm olması kaçınılmazdır.
Başta anayasada olmak üzere toplumumuzun hayat damarlarında dolaşması istenen ve buna baskıcı zorlamalarla mahkûm edilen laiklik ilkesinin artık enine boyuna tartışılması, yerli yerine konulması ve hatta toplum hayatımızdan kaldırılması gereği katiyetle düşünülmesi icap eder.
İnsan olarak yaratılışımızın gerçeğini tam olarak anlamak, bizi yaratan yüce iradeye, onurumuza, vicdanımıza ve haysiyetimize karşı olan sorumluluğumuza eğer saygılı davranacak bir hayat sürdüremez isek, bunun hesabını kime ve nasıl vereceğimizi düşünmek zorundayız.
Milli Düşünce Gazetesi ilk sayısı ile insan ve toplum olarak karşı karşıya bulunduğumuz bu sorumluluklara karşı değerli yazar ve düşünürlerimizin siz değerli okurlarımız adına sorduğumuz sorulara verdikleri cevapları takdim ederken anayasa yapıcılarının bu değerli görüş ve düşüncelerden istifade edeceğini umarız. Bu çalışmamızla insanı ve kâinatı yaratan yüce iradeye ve aziz milletimize karşı önemli bir sorumluluğumuzu yerine getirdiğimize inanıyoruz.
Değerli yazar, düşünür ve hukuk adamı arkadaşımız Nusret Çiçek Bey’in kaleme aldığı “Kimin Laikliği” isimli eserini bu ilk sayı ve tanıtım sayımızla birlikte siz değerli okuyucularımıza hediye etmekten dolayı mutluyuz. Değerli yazarımızın herkesin rahatlıkla okuyup istifade edeceği son derece anlaşılır mantıklı bir yaklaşımla ve pratik bir düşünce analizi ile kaleme aldığı bu eseri İDE İstanbul Düşünce Enstitüsü tarafından yayınlanmıştır.
Saygılarımızla,
Mustafa ŞATIROĞLU
Laiklik Meselesi – Suat Gün
Anayasa ve Millet – Süreyya İyilik
Kimin Laikliği – Nusret Çiçek
Comments are closed here.